11 Ocak 2010 Pazartesi

Artık daha da Öksüsüz…



Öksüzlüğümüzün sesi Lhasa de Sela’nın kendi adını taşıyan üçüncü albümü, ölümünü de yanında taşıdığı anların ürünüydü. 21 Aydır göğüs kanseriyle mücadele ediyordu ve 37 yaşındaydı.
Albüme yansıyan bu “sessizlik” istenmeyen, beklenmeyen, aklımıza dahi getirmek istemediğimiz bir şeydi ama albüm bütün şarkılarıyla, şarkıların adlarıyla adeta bir veda albümü gibiydi. Her şeyi boğazıma düğümlemiş, öksüzlüğümüzün güzel sesli kadınını bu “kötü” ihtimallerden uzak tutmaya çalışıyorduk.
Unutmaya da başlamıştık hani. Hepimiz gecelerden bir gece seçmiştik kendimize.
2009’u uğurladığımızı sanıyorduk. Ne kadar yanılmışız. Onun sesinden ve ruhundan mahrumiyetimizin içkilerini yudumlamışız sabaha kadar, öksüzlüğümüzün kapısını iyice aralamışız kendimize, içimizdeki ayaklanmaları bastırmaya çalışmışız.

Ajansların geçtiği haberler göre ölümün sonrasında , Montreal 40 saatten fazla kar yağışına maruz kalmış.Kırk saatten fazla kar yağışı ne ki; ömrümüzün bundan sonrasında biz nasıl onsuz yaşacağız; yalnız, öksüz, ses’siz, bedensiz. Kim bizi büyük ayaklanmaya hazırlayacak, içimizdeki isyanı kim seslendirecek, dünyamıza zahal’i kim indirecek.
Hoşça kal Lhasa de Sela , Hoşçakal yalnız örümcek, karadaki balık…

2 yorum:

  1. Melek sesli der dururdum; her dinlediğimde sesiyle, ruhuyla beraber taşıdığı o diyarlara giderdim. Buralara fazla geldi belki de. Kendi titreşimine dar geldi dünya. Bizi de kendi halimize bırakıp yolculuklarından birine çıktı.
    Benim hoşçakal diyesim gelmiyor, kulaklarımda çınladıkça sesi.

    YanıtlaSil